Aygün mesajında; "Dil Bayramı, Dil en önemli iletişim aracı olup, ifade etmek istediğimiz duygu, his, heyecan ve düşüncelerin soyutluktan sıyrılarak, sözcük ve işaretlere bürünerek somut hale gelmesidir. Dil, bir milletin özü ve onuru olup, aynı zamanda milli şuurun oluşmasındaki en önemli etmendir. Ve dil, bağımsızlığın sembolüdür. Eğer bir ulusu tarihin tozlu sayfalarına atmak isterseniz, o toplumun dilini elinden almanız yeterli olacaktır. Çünki, her millet diliyle var olmuştur.
Dil sayesinde; kültür, gelenek ve göreneklerimizi asırlar boyunca yaşamakta olup, tarihimizi de dil sayesinde öğreniriz.
Son yüzyılda, bazı toplumlar kültür emperyalizmi yoluyla, dillerini, yaşam biçimlerini, yeme içme modellerini ve giyiniş tarzları vs. ile ulus bilinci gelişmemiş toplumları kolaylıkla kendi hegemonyası altına sokmuştur. Maalesef ki, bu olumsuz görüntüleri şuan için kendi toplumumuzun her kademesinde fazlasıyla görmekteyiz. Bu da bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Özellikle gençlerimiz arasında konuşma dilinde bazı kelime ve harflerin yuvarlanması, yutulması ya da kısaltılması gibi nahoş durumlarla karşı karşıya kaldığımızı görmekteyiz. Nazarı dikkati celbeden diğer bir konu ise; aydın kisvesi altında, yazılı ve görsel medyada bazı tanınmış şahısların konuşurken ya da yazarken özenti ve elit olma modellemesi adı altında araya birkaç yabancı kelime sokması, gençlerimize olumsuz bir örnek teşkil etmesinin yanı sıra, irrite edici bir görüntü olarak önümüze çıkmaktadır.
Sosyal ve kültürel değişimlerin sonucu bunun yanı sıra ezberci bir eğitimin mahsulü olarak, düşünmeyen, sorgulamayan, olayları ve olguları yorumlayamayan, okuduğunu anlamayan aciz bir neslin ortaya çıktığını, tüm bu nedenlerden dolayı da ana dillerini iyi kullanamadıklarını ve kendilerini ifade etmekte zorlandıklarını müşahede ediyoruz.
Dikkatlerden kaçmayan diğer bir husus ise; çocuklarımızın daha ana dillerini tam manasıyla öğrenmeden, yüzde yüz İngilizce eğitim veren okullara gönderilmesidir. Bu da çocukların yarım Türkçe yarım İngilizce konuşarak, ortaya kendi kültürüne yabancı ne olduğu belirsiz bir kişilik profili çizmesine neden olmaktadır. Vurgu ve tonlamayı da çorba gibi karıştıran çocuk, bu seferde kendisi gibi konuşmayanları beğenmemekte, kendisini dil olarak da, kültür olarak da diğerlerinden farklı görmektedir.
Bu olumsuz görüntüleri bir an önce ortadan kaldırmak maksadıyla, gerek devlet ricali gerekse de sivil toplum kuruluşları olarak hepimiz el ele vererek dilimizi yabancı lisanların etkisinden kurtarmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi kaybedecek bununla da kalmayacak kültürel yozlaşmanın ulusumuzu nasıl içinden çıkılması zor bir hale getireceğine şahitlik etmek zorunda kalacağız.
Hülasa, çok eski tarihlere dayanan dilimizin kıymetini bilmeli ona hakkıyla sahip çıkmalı ve onu hakkıyla yaşatmalıyız. Gençlerimizin milli kimlik ve şuura sahip olabilmeleri için birinci kıstasın; dilini en iyi şekilde öğrenmek ve kullanmak olduğunu hatırımızdan çıkarmamalıyız.
Dil’in önemi hakkındaki düşüncelerimi sonlandırırken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün katılımıyla 1932 yılında düzenlenen I. Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül Dil Bayramını kutluyor, dilimizi yaşatmada herkesin üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirmesini temenni ediyorum" sözlerini kullandı.
