Duygu Ülkü


BENCİLLİK Mİ? BİZCİLİK Mİ?

Bencillik deyince hepimizin aklına; kişinin kendi menfaatini düşünmesi, hakka / hukuka riayet etmemesi , başkalarını düşünmemesi gelir. Evet, bencillik ben dediğimiz müstakil varlığımızı yaşamın merkezine koyup, tüm kararları onun çıkarına almaya çalışmaktadır.


“Adımız miskindir bizim

Düşmanımız kindir bizim

Biz kimseye kin tutmayız

Kamu âlem birdir bize”

 Yunus Emre

Bu haslet dünya genelinde kötü ahlak olarak kabul edilir ve ekseriyetimiz bencil olduğumuzu kabul etmeyiz. Çünkü bencillik nerede biter nefsi müdafaa nerede başlar pek bilemeyiz. Kısa formüller aforizmalar, slogan cümlelerle günü kurtarmaya çalışırız. Çok veririz mesela; sonra kullanılırız , hayıflanıp kendimizi acımaya başlarız; “ şu hayatta bencil olacaksın, insanlar nankör. Kendini düşüneceksin.” deriz. Genellikle eşimizle dostumuzla yakınmalarımızı paylaşırız, onları derdimize ortak ederiz. Çevremizdeki insanların ekseriyeti de bize hak verir ve bize bencilliği telkin ederler. İşte biz merkezcilik de buralarda oluşur. Bencillik batılının; bizcillik doğulunun hasletidir. Batıda bencil insan bulmak çok daha kolaydır. Rönesans ve Reform hareketlerinin ve sonrasında Burjuva Devriminin sonucu olarak batılı insan bireysel alanını keşfetmiş; birey kimliği ile toplumda var olmaya başlamıştır. Bu ne demektir? Batılı birey karar alırken bencileyin kendi menfaatleri merkeze koyar. Ve kararlarını kendi iradesiyle alır. Ancak bunu yaparken başkasının hakkına (en azından Burjuva hukukuna göre) tecavüz etmemeye çalışır. Bireysel alan ulus devletin yasaları ile güvenceye alınmıştır. (Tabi bu başkası kendi kültürünün insanı ise..) Neticede batıda ulus devlet anlayışı oturmuştur; bireyler ulus devletin ferdi olarak sosyal hayatın içinde yer almışlardır. Ancak son yıllarda hızla artan gelir dağılımı eşitsizliği ve işsizlik bu milli ve yerli biz merkezciliğe darbe vurmuştur. İşsiz kalan vatandaş sokakları “Hani Kardeştik” diye sorarak doldurmaya başlamıştır. Yine yaşanılan salgında batılının bütün yaşam kurgusu altüst olmuştur ve batılı patronlara öfkesi ivmeli olarak artmıştır. Batılının yüzyıllardır süren doğuya karşı olan biz merkezciliği yerle yeksan olmuş; düşman içimizde denmeye başlanmıştır. Doğuluya gelince; Doğu ülkeleri vatandaşları her ne kadar ulus devlet bünyesinde yaşasalar da burjuva devrimi doğulunun bilincinde tamamlanamamıştır; beden ulus-devlet bünyesindeyken ruhu feodalizmde kalmıştır. Bir yandan Burjuva Hukuku kuralları varken diğer yandan eski adetler devam etmektedir. Kültür farkına göre değişen bu kurallar ve burjuva hukukunun kuralları arasında kişilerin hakkının hukukunun sınırlarını anlamasını zordur. Yani insanlar çelişkili birçok kural arasında sıkışmıştır. Feodalizmi isteyenleri ; özlem duyanları çoktur. Feodal bağlara sıkı sıkı tutunma direnci yüksektir. Birilerine ve bir şeylere daima saçını süpürge eden insanlar vardır. Yani doğulu hiç birey olamamıştır. Mikro aidiyetlere hayatını adayan bireyler devamlı olarak çevresindekileri nankörlük ve vefasızlıkla suçlamaktadır. Bu biz merkezcilik o kadar fedakarlık ister ki kimse bunun da bencilliğin bir türü olan bizcillik olduğunu anlamaz. Bu bizcillik dışarıda olana karşı biz dediğinin çıkarına karar almana neden olur. Oysa insan bireyselliğini keşfedip, başka insanlarla hakkı hukuku gözettiğinde kendi menfaatine değil; cümle kamunun yani tüm insanlığın ve dahi ekosistemin yararına karar almayı öğrendiğinde kültürel evrimini tamamlamış olacaktır.