Fakir Yılmaz


Ak Parti Su Kaçırıyor...

Bir yandan “Reklamlarınızla daha güçlü, özgür gazetecilik” diyen ve yeni yıl mesajlarınızı yayınlamaya başladığımız gazetelerimizi, diğer yandan yeni yılın ilk etkinliğini yapacak olan ve 10 Ocak’ta yapılacak olan birlik gecesiyle köylülerini ve İstanbulluları bir kez daha bir araya getirmeyi hedefleyen Ardahan’ın en büyük köylerinden olan Bağdeşen (Kinzodamal) Köy Derneğini konuk edeceğimiz TEMPO TV’de canlı olarak yayınladığımız GAZETECİLERLE GÜNDEM adlı TV programımıza hazırlanıyordum.


Bir yandan “Reklamlarınızla daha güçlü, özgür gazetecilik” diyen ve yeni yıl mesajlarınızı yayınlamaya başladığımız gazetelerimizi, diğer yandan yeni yılın ilk etkinliğini yapacak olan ve 10 Ocak’ta yapılacak olan birlik gecesiyle köylülerini ve İstanbulluları bir kez daha bir araya getirmeyi hedefleyen Ardahan’ın en büyük köylerinden olan Bağdeşen (Kinzodamal) Köy Derneğini konuk edeceğimiz TEMPO TV’de canlı olarak yayınladığımız GAZETECİLERLE GÜNDEM adlı TV programımıza hazırlanıyordum.

Ve beş yıldan fazladır kesintisiz yayınladığımız programımıza hazırlanırken bir yandan da geçtiğimiz günlerde yapılan kongre ile başına getirildiğim Serhat Ardahan Dernekler Federasyonu SARDAFED olarak Türkiye Finans Merkezinin içinde olan Ziraat Bankası Yönetim Kurulunu, sanatçıların telif ve hak hukuklarını savunmak için kurulan ve bizim türkücünün de 8 ay gibi kısa bir süre başkanlık yaparken batmak üzere olduğu sırada bıraktığı ama bugünkü yönetimle kendi binasını yapma ve açma seviyesine gelen MESAM’ı, İstanbul Umum Servisçiler Odasını ve son olarak İstanbul Arıcılar Birliği başta olmak üzere önemli ziyaretler yaptığımız bir haftayı daha geride bırakıp, haftanın son yazısını yazmaya başlıyordum ki telefonum çalıyordu.

Ve beni arayan bir dostumun beni davet ettiği yere giderken CHP’yi ziyaret edip benim SARDAFED’in başkanlığına getirildiğim günler içinde yapılan kurultay ile 4. kez genel başkanlığına getirilen CHP Genel Başkanını ziyaret edip kutlayan ve “Öcalan Meclise gelsin konuşsun” diyen MHP’nin milliyetçi oylarına göz diktiği ileri sürülen partiler arasında olduğu söylenen Anahtar Partisinin İstanbul Kartal İlçe Başkanlığının levhasının asıldığı binaya bakarken aynı binanın yanında olan binanın yerinde olmadığını görüp rantsal denen kentsel dönüşüm için yıkıldığını görüyordum.

Kendi evimin de her an bu rantsal denen sürecin içinde olduğunu bana hatırlatıp oldukça yüksek rakamlı olan kiralık ev telaşımı bir kez daha bana hatırlatan bu durumu görüp orayı geçip AK Parti Kartal İlçe Teşkilatının da olduğu İstanbul Valiliğine ait binaya, Kartal Özel İdarenin olduğunu bildiğim binaya giriyordum.

Binanın ara hol girişinde bulunan polis noktasını görünce “besleme” denen basın tarafından oy kaybı ettiği söylenen ama benim tam tersi, “Sürece ve kendilerinden olmayana faşistçe bakan ulusalcı tayfaçılar denenler başta olmak üzere siz böyle yaptıkça çok beklersiniz...” dediğim AK Parti’nin il ve ilçe binalarının yanı sıra resmi kurumların etrafına sarılan, dikilen beton bariyerler gibi neden polisçe korunduğunu merakımı bir kez daha kendi kendime sorarken eski bakanlardan birinin, “Mekap numaralarına kadar biliyoruz” dediği bir ülkede “Huzur var...” derken “Peki bu nedir?” diye kendi kendime sorup burayı da geçerken bir şeye çarptığımı fark edip korkuyordum.

Çünkü Kartal’da bulunan binaya girerken ara holde çarptığım plastik kova yan düşerken içindeki suyun girdiğim binanın karanlık holündeki merdivenleri sel basmış misali ıslattığını görünce panik içinde etrafıma bakıp benim gibi bu karanlık girişe girenlerin dökülen sularla ıslanan merdivenlerde kayıp düşmemeleri için uyarmak istiyordum.

Ve o karanlık holde gördüğüm polis noktasının nedenini düşünürken önüme bakmadığımdan çarpıp içindeki su ile birlikte devrilen plastik kovayı kaldırıp düzeltmek isterken bu kez başıma “şapur şupur” diye su damlalarının düştüğünü ve ıslandığını anlarken başımı kaldırıp su damlalarının geldiği noktaya bakıyordum.

Ve beni arayan dosta doğru giderken girdiğim İstanbul Valiliğine bağlı Özel İdareye ait binanın bizim Ardahan’daki “Sarı Bina” diye adlandırılan ve Ardahan Genel Sekreterinin, Vali Yardımcısının makamlarının da bulunduğu Ardahan İl Özel İdare Binası ve türkücü başkanı olan ve şimdiki arsaları, arazileri hatta mezarlıkları satılan belediye gibi o dönemdeki belediyenin sattığı Ardahan Sebze ve Meyve Halının olduğu arazide yapılan sözde AVM denen bina gibi çok perişan bir halde olduğunu anlıyordum.

Buna neden ise; önüme bakmayıp çarptığım naylon kova gibi holde asker misali sıraya dizilmiş birçok kovanın olduğunu, buna neden ise binanın yukarıda su aldığını ve o suların “şapır şapır” diyerek, yani damla damla yere düştüğü için o naylon leğenlerin girişteki hol boyunca art arda dizildiğini görmemdi.

Yani deseniz “Arıcı mı olur?” denecek İstanbul’da bin beş yüz arıcının olduğunu öğrenip şaşırdığım İstanbul Arıcılar Birliğinin de içinde olduğu binanın çatısında ve üst katlarında, yani içeriden suların aşağıya damladığı, çatısından akan damlaları tutması için naylon kovaların binaya girip hol boyunca gelip geçenlerin önüne konulduğunu anladığım binanın perişan bir halde, bakımsız, sahipsizdi.

Ve beni bekleyen dostla karşılaştığımda “Abi AK Parti su kaçırıyor... Ondan geciktim, özür...” derken beni bekleyen ve gören dost kahkahaları basarken “O da nasıl? AK Parti neden su kaçırıyor?” diye sorarken ben de yukarıda anlattıklarımı ona anlatıp AK Parti’den çok AK Partili yöneticileri gibi resmi kurum amirlerinin başında oldukları kurum ve binaların ne halde olduğunu kendisine anlatmaya çalışırken “Erdoğan bunları bilse, görse vallahi bunları yazan biz gazetecileri tutuklatmaz; onların kulaklarını keser” diyordum.

Ve günün yazısını bitirirken, onca gazeteci gibi tutuklu bulunan Fatih Altaylı ve onca el konulan şirket misali Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilen Can Holding’in bünyesinde bulunan Genel Yayın Yönetmeni, Gazeteci Mehmet Akif Ersoy'dan sonra Gazeteci Enver Aysever’in de gözaltına alınıp tutuklandığını öğrenip bir kez daha tırsıp “Sana ne kardeşim, görme bazı şeyleri, başına iş açacaksın...” diyen ama bu kez kahkaha atmayıp halime acıdığını hissettiğim dostun uyarısını hatırlıyordum.

Buna neden ise; geçtiğimiz hafta içinde yapılan ve yok denecek kadar eğitimcilerin olmadığı, etçilerin yönetiminde olduğundan “Etçilerden eğitim vakfı!” manşetimize konu olan vakfın gecesine katılmak için okyanus ötesinden gelen birinin bu gecede konuşurken “Züppe gazeteciler” diye dün “dostum, arkadaşım...” dediğini bildiğim gazetecileri suçlarken açık yüreklilikle değil, üstü kapalı olarak bizim gibi gazetecilere sözüm ona yüklendiğini anlıyor ve bu ülkede “İktidarım, alırım, tutuklarım” diyenler gibi bu anlayıştaki iktidarlara sözde muhalif olanlara, yani her ikisine muhalif olan biz gazetecileri hiç sevmediklerini anlıyordum.

Halbuki üyesi olduğu ve eğitimcilerden değil, etçilerden oluşan vakıf gibi başta Göle’ye, köyüne olmak üzere memleketine hiçbir şey vermeyen; Ardahan, Kars kazı değil Afyon Trakya kazları ve sazlarıyla yapılan o ünlü gecelerini eleştirenlere kızan ama köyüne bir hayrı bile olmayan ve memleketi Ardahan’dan çok Kars diyen bu hoca denen şahıs gazetecilere “züppe aydın” diyordu.

Ve aynı şahıs kendi yazdığı kitaplarını nakit para ile toptan verdiği muhalif belediyeler arasında bulunan İBB’nin tutuklu belediye başkanına sahip çıkma adına, demokrasiye yönelik bir tweet atacak kadar yüreksiz ama iş rant olunca aslan kesildiğini de biliyordum.

Ondan dolayı yazımı bitirip beş yıldır kesintisiz her pazar günü canlı olarak yayınladığımız TEMPO TV’deki GAZETECİLERLE GÜNDEM adlı programıma hazırlanıp “Reklamlarınızla yerelden güçlü ve özgür gazetecilik” diyen ve ulusal basında da sık sık yansıyan gazetelerimizi yapmaya, haberlerimi yazmaya devam ediyordum.