Dün, aldığım randevularıma yetişme adına biraz da alelacele yazımı yazıp çıktığım yolda bir yandan daha yeni başkanı olduğum Serhat Ardahan Dernekler Federasyonu, SARDAFED olarak önümüzdeki hafta, perşembe günü saat 14.00’te ilk resmi ziyaretimizi yapacağımız kurumdan gelen telefonla “Alo” derken bir yandan art arda çalan diğer telefonlara cevap vererek yol alıyordum.
Ve; besteci, söz yazarı ve aranjör ve mali hakları kullanma yetkisine haiz kişilerin çıkarlarını koruma adına kurulan ve bugün ülkenin ciddi bir STK’sı konumunda bulunan Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği MESAM’ın randevu talebimizin kabul edildiğinin haberini alıp, bu önemli ziyarete katılmalarını umduğum Ardahanlı sanatçı, şair, söz sahibi, bestekarları telefonla ararken diğer yandan da randevulaştığım hemşeri ziyaretlerimi de aksatmama adına bir zamanlar gazetecilik yaptığım Cağaloğlu yokuşunu tırmanıyordum.
Bu arada yola çıkmadan önce yine dün, “SERHAT ARDAHAN TREN, TÜNEL, KONSOLOSLUK, BEKLERKEN, YA BATUM KONSOLOSUMUZ?..” başlığıyla ele aldığım yazım ardından gelen telefon sayısını saymaya kalksam Ardahanlının beklediği trenlerden biriyle denizin altından girip, üstüne çıktığım ve hemen her yanı Ardahanlı balıkçıların sardığı İstanbul Galata Köprüsü’ndeki balıkçı sayısı kadardı desem inanın.
İnanmazsanız o gün görüştüğüm ve iki kez de şarjı biten telefonuma şahit olan hemşeri iş insanlarımız buna ve halime şahittir.
Evet, dün alelacele ele aldığım “SERHAT ARDAHAN TREN, TÜNEL, KONSOLOSLUK, BEKLERKEN, YA BATUM KONSOLOSUMUZ?..” başlıklı yazım sonrası gelen telefonlarda anladığım tek şey yazımın cuk diye yerine oturduğu ve anlatmak istediğini birilerine çok iyi anlattığıydı.
Çünkü “Onca Ardahanlı iş insanı varken Ağrılı biri nasıl oldu Serhat Ardahan Spor’a sahip çıkar?” diyen ama kendilerinin de birer Ardahanlı olduğunu unutanların sayısı da gelen telefonlar kadar çoktu.
Ve günü art arda gelen telefonlara cevap vermekle, kimin haklı, kimin haksız olduğunu anlatmaktan yorulup eve döndüğümde açtığım bir TikTok görüntüsünde gün boyu konuştuklarımızdan farklı olamayan bir Ardahanlıyı daha görüp, “SERHAT ARDAHAN TREN, TÜNEL, KONSOLOSLUK, BEKLERKEN, YA BATUM KONSOLOSUMUZ?..” başlıklı yazımın ve onca haber, yorumumun, seslenişimin hatta bağırışımın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anlıyordum.
Ve onca Ardahanlı iş insanının olduğu ama Ağrılı birinin gelip futbol takımına sahip çıktığı, seçimden seçime gelen çantacı siyasilerin “Bu kez bakan da olacağım ve Ardahan’ı kesin kurtaracağım…” deyip, ama elem kullem ile ele geçirdikleri ARDAHANET ile kendilerini kurtarırken Ardahan’ı kurtarmayı bırak, 34 yıldır geri götürdüklerine adına acı acı gülüyordum.
Buna neden ise şu an Amerika’da olan ve gününü gün eden ve 81 kent içinde eğitimde sonlarda olan Ardahan’ı kurtarma adına düzenlediği “Ardahan’ın eğitimini kurtarma gecesi” ile ortaya çıkan Ardahan Eğitim Vakfı’nın gecesine katılıp, 14 yaşında çalıştığı bir restoranda müşterilerden kalan dönerleri ekmek arası nasıl sattığını anlatırken “Cin gibiydim.” diyen ama sonrasında “Mal varlığı değerini aklama” gibi suçlamalarla bir hayli meşhur olan ve Türkiye’den kaçan o Digorlu hemşerimizi alkışlayan onca Ardahanlı ünlü arasında bulunan ve sonradan elleri patlayana kadar alkışlayan Ardahanlı iş adamlarından birinin Ardahan edebiyatı üzerinden TikTok’ta yaptığı demagojiyi dinliyordum.
Köylülerinin bile doğru dürüst tanımadığı, Ardahan’a değil köyüne bile sahip çıkmamakla sıkça eleştirilen o “Ardahanlıyım” diyen iş adamını dinlerken aklıma şu bizim yapıldığıyla kalan ve taşınacak denip o da işi alıp bitiremeyen Ardahanlı müteahhitti; biz yazdıktan sonra kendisine “iş bitirmeme hediyesi” olarak ek lojman ihalesi de verildiği Ardahan Anjiyo Merkezi, Kültür Müdürlüğü binası gibi unutulan Ardahan Organize Sanayisi değil, hesabı verilmeyen belediyeye ait arazileri gibi arsaları ekmek peynir gibi gelişi güzel satılan ve ruhsatsız gecekondu tamirhane, atölye, sözde yarım ve korsan işyerlerinin yapılmasına izin verilmesi dolayısıyla her gün biraz daha imar planı bozulan ve altyapısı olmayan Ardahan Küçük Sanayi Sitesi geliyordu.
Ve bu sanayide çalışan çırakların neden bu hemşerimiz gibi, bu tamirci çırağı gibi başarılı olamadıklarını ve neden geri dönüp Ardahan’a, Ardahanlıya değil köyüne, köylüsüne bile sahip çıkmadığını düşünüp adına bakıp rahmetli Erbakan Hoca’yı hatırlıyordum.
Ve bugün “çooookkk büyükkk Ardahanlı bir iş adamı” diye kendisini TikTok’latan ama memleketi Ardahan’ın futbol takımına bir Ağrılının sahip çıktığı, Ardahan’ı çok da tanımayan, bilmeyen bu tamirci çırağının iş yerinin olduğu ve birçok Ardahanlı hemşerisinin bin bir zorlukla yaşamlarını idame etmeye çalıştığı Esenyurt’taki hangi Ardahanlıyı tanıdığını, “Siyaset, sosyal, kültürel güçlü bir birliktelik” yani “Güçlü Bir Ardahan Lobisi” diyen hangi STK’nın ya da siyasinin veya kendisi gibi iş insanının yerini bildiğini de merak etmiyor değildim.
Neyse dün eşimle birlikte gidip ziyaret edip hal-hatırlarını sorup hayırlı işler dilediğim Beyazıt’taki, Tahtakale’deki, Galata Köprüsü’ndeki iş insanlarımız kadar Ardahan kamuoyunda adı, sanı, hayrı olmayan bunlar oldukça “O kadar Ardahanlı varken neden bir Ağrılı iş insanı futbol takımına sahip çıkar?” sorusuna adım gibi fakir olan Ardahan’ın kendisi cevap versin diyordum.
Ve TikTok’ta izlediğim o “Ben Ardahanlıyım, falan zaman çıraktım, çok şükür bugün iş insanıyım.” deyip caka satanı, Ardahan, Ardahan’ıyla karınca kararınca sahip çıkmaktansa veya köyüne mahallesine bir mezarlık duvarı yaptırmaktansa maalesef Ardahanlıyım demekten, caka satmaktan öteye gitmeyen yani “Artık dönerleri satan tamirhane çırakçısı…” diyen Digorluya özenen Ardahanlılar cevap versin… diyerek dünden kalma yorgunluğuma yeni bir yorgunluk yüklemeden ve en önemlisi Ardahan, Ardahan deyip gerilmeden bugünkü yazıma da son vereyim.
