KEMAL AK


DÜŞÜN’ME’ MUTLU OL

Düşünmek, Kimleri mi ? Ormanları, hani o yangın bahanesi ile imara açılan, oksijen depoları var ya onları düşünüyoruz. Çölleşmesin bu güzel memleket her yeri yemyeşil olsun, hayvanlar özgürce yaşasın, dereler ‘’Heslere’’ kurban gitmesin diye düşünüyoruz…


Denizler kirlenmesin, biz ve bizden sonraki nesiller özgürce denizlere girsin, büyük gırgırlı makinalar yavru balıkları öldürmesin, mis gibi deniz koksun bu ülkenin sahilleri diye düşünüyoruz…

Sokaklarımız çöp dolmasın,  fabrika bacaları zehir saçmasın, plastik doğaya karışmasın diye düşünüyoruz…

İnsan insana saygılı olsun, aklı hür vicdanı hür nesiller yetişsin, cehalet yerin dibine batsın diye düşünüyoruz…

İşçi hakları korunsun, zenginle fakirin arasındaki fark kapansın, işçilerin tüten ocakları hiç sönmesin diye düşünüyoruz…

Üniversiteler bilim yuvası olsun, insanlar okumak için bir servet harcamasın, ortak, ücretsiz ve eşit  eğitim hakkından her birey faydalansın diye düşünüyoruz…

Ücretli öğretmenlik kalksın, atanamayan öğretmenler atansın, yurttaşlarımız 40 sene arı gibi çalışıp 20 sene insan gibi yaşasın diye düşünüyoruz…

Her gün iş kazaları sonucu ölen ya da sakat kalan işçiler, ‘’onlar ekmek şehitleridir’’, onlara hak görülen çalışma şartları düzelsin diye düşünüyoruz…

Dağlarda bu ülke için can verenler  ‘’sözleşmeli personel’’ denilmesin diye, şehit matemleri  sadece gecekondulardan  yükselmesin diye düşünüyoruz…

Binlerce şehit kanlarıyla sulanmış bu toprakların kurucu unsuru Mustafa Kemal ve arkadaşları unutulmasın, Cumhuriyetin bize bıraktığı değerler terkedilmesin  diye düşünüyoruz…

Sorduğunuzu duyar gibiyim…

Kemal Kardeşim, Düşünüyoruz da ne oluyor?

Evet haklısınız maalesef ülkemizde hiç bir şeyi düşünmeyen insanlar daha mutlular. Onlar, Denizin kirlenmesini; attığı çöpe, dolunun yağmasını; demir ve betonun artmasına, denizin taşmasını; denizlerin doldurulmasına, ya da derelerin sele dönüşmesini; heslere ve dere yataklarının daraltılıp imara açılmasına bağlamazlar ‘’Allah’ın takdiri’’ derler.

Yani onlarla uğraşmak zordur…

 Mutluluk onlar için düşünmekten daha kıymetlidir, Güçlünün yanında mutlu olurlar. İş veren güçlü ise onun adamı olurlar, onu savunurlar sendika onlar için yürüyen tehlikedir. İş kazalarında  ‘’işçi hatası’’ derler dahası iş yeri bu durumdan kurtulsun diye şahit bile olurlar.

Mutlu insanlar, düşünen insanları sevmezler belli kalıpları konuşurlar, yüzleşmezler, kitap okumazlar ne hikmettir ki; en dindar , en tarihine bağlı, en vatan sever onlardır. Osmanlı zamanında o kadar Arapça konuşulduğuna inanmışlardır  ki ‘’Atatürk bizi bir gecede cahil bıraktı, biz Arapça konuşuyorduk’’ derler. İkna edemezsin…

Evleri varsa kiracıyı düşünmezler, Arabaları yoksa akaryakıt fiyatlarını, milletin, 24 ay bitmeyen taksitle alınan telefonun hesabını yaparlar.

Hayatını BİM’e  borçlu olduğunu bilmez, ona göre yapılan her sahte ürün ‘’bolluğun’’ simgesidir.

Mutluluk ve düşünme aynı orantıda mı ilerler yada düşünen insanların toplumdaki yeri nedir? Bu sorunun  cevabını size bırakmadan önce Nazımın o güzel şiirinden bir dize paylaşmak  istedim ;

Akrep gibisin kardeşim,

korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.

Serçe gibisin kardeşim,

serçenin telaşı içindesin.

Midye gibisin kardeşim,

midye gibi kapalı, rahat.

Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.

Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef.

 

Sağlıcakla Kalın…