Modern hurafelerin, batıl inançların, putların gizlendiği yer, kameraların arkası değil; yığınların gönül bağlarıdır. Bu gönül bağları, gerçekten çok. onun temsillerine ve simülasyonlara dayalı taraftarlığı, inanmazlığı, sempatizanlığı, müdavimliği meşru, haklı ve kaçınılmaz kılıyor. Bu noktada toplumsal sistemin siyasal, kültürel vb. alanlarda yaslandığı biricik irade ve meşruiyet kaynağı kamuoyunun –öyle olduğu varsayılan- kanaatlerden başka bir şey olmadığını da hemen hemen belirteyim. Bütün yanıltmalara karşı kamuoyu, vehmedilen kanaatlerdir. Modernleşme adı altında yaşanan değişimin en büyük maliyeti akıl ve gerçek arasındaki bağı kuşkulu hale getiren anlam anarşisidir. Enformasyon teknolojileri olmadan da sanat temsil’le yaşıyordu; imgeler, ikonlar, metaforlar günlük hayatın bir yerlerinde duruyordu. Bilgiyi taşımanın, haber vermenin, eğlendirmenin sınırlı vasıtaları içinde gerçeğin yeniden kurulması kendi başına bir varlık alanı değildir.
KİTAPTAN ALINTILAR
-Enformasyon toplumunun hâkim güçleri, hegemonyalarını putlarla donatırlar. Bulunabilen en sağlam değerler ve yapılar ikonlarla süslenir. Kendi bağlamından koparılarak kitlelere mutlak doğrular olarak sunulur. Bilim, teknoloji, din, sanat, gelenek, ortak yaygın kanaatlere dönüştürülerek dondurulur. Böylece biçim, özün önüne geçer ve özü tanımlamakla da kalmaz, çerçevesini belirler. Gerçek, tüm geçerliliğini kaybederek sanal içine emilir, sanalla birlikte değer kazanır.
-Batının kültürü ve kurumlarıyla çöküşünü ilan eden Oswald Spengler, müzikten matematiğe, uzay bilimlerinden psikolojiye modernizmin bir yığın çelişkiler üzerinde ilerlediğini haber verirken henüz 20. Yüzyılın başlarıydı ve dünyanın büyük bir kısmı bilim ve teknolojide Ortaçağı yaşıyordu. Kitleselliğin, tüketimin, hızlı değişimin yığınla enformasyonun etkisindeki modern birey, öznel bir kimliği pekiştirmenin güçlüklerine karşı anonim, genel geçer, onaylanabilir değerlere yaslanarak ‘öteki’nin şerrinden emin olmaya çabalıyor. Hangi hal ve davranışın, hangi melodinin, hangi şiirin, hangi ürünün, hangi işin yığınlar tarafından kabul göreceğini öğrenmek için herkes toplumun dikiz aynası konumundaki medyaya bakıyor. Siyasette, ekonomide, kültürde, bilimde başarılı olmanın yolu medya desteği ve medya onayından geçiyor. Medya dediğimiz sistem de bir avuç patronun dertlerine, tercihlerine göre işleyen ilişkilerden oluşuyor. Haberde, filmde, müzikte, sanatta dışa bağımlı olduğumuz kadar, güdümlü tekellerin kendi çıkar kavgalarına göre şekillenen bir düşünce atmosferi içinde boğuluyoruz.
SEVEREK OKUMANIZ DİLEĞİYLE…