Yahudiler ve Müslümanlar arasındaki 70 senedir devam eden bu düşmanlığın aslında ne bir geçmişi ne de bir nedeni yoktur. Tarihlerden bu yana Müslümanlar, Yahudi toplumunun koruyucusu olmuştur. Bunun en önemli nedeni Avrupa kültürünü benimseyen Hristiyanlık inancının Ortadoğu merkeziyetçiliğinden ayrılması ve Yahudilerle Müslümanların başta Domuz eti yememe ve Sünnet olma gibi birçok geleneğin ortak olmasıdır.
Ne demek İstiyorum?
Hristiyanlık, Hz. İsa’dan 300 yıl sonra İznik’te kabul edilince kitabın yanında dinin ritüelleri de değişmiş yeni bir inanç kavramı ortaya çıkmıştır, bu şekli alan Hristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlığı karşıt din olarak görmüş ve savaşmıştır. 1948 yılına kadar Yahudiler her zaman Hristiyan baskısına maruz kalmış nedense bunları her zaman Müslümanlar kurtarmıştır.
İstanbul’da Bizans döneminde gelen Yahudiler, şehirden kovulmuş, Fatih Sultan Mehmet Yahudileri Şehre davet etmiştir. Bir başka olay Sultan Beyazıt döneminde Portekiz ve İspanyolların zulmüne uğrayan binlerce Yahudi kurtarılmış ve Anadolu’ya getirilmiştir. (Bunlar ‘’SEBATAİZM’’ diye bir mezhep kurmuştur o da farklı bir başlık konusu) Bugün Türkiye Yahudilerinin bir çoğu bu göçün mirasçılarıdır. Abbasi döneminde Yahudiler devletin en etkin noktalarına gelmiş ve devleti yönetme gücüne ulaşmıştır. Bu önekler i uzatmak istersek uzar gider ancak ben bu yazımda günümüze yaklaşmak istiyorum.
Ne Oldu Da Her şey Tersine Döndü?
Birgün Türk Ortodoks cemaatinden çok değerli bir isimle sohbet ederken bu soruyu kendine sordum. Özetlemek gerekirse dedi ki; Her şey Protestanlık mezhebi ortaya çıkınca değişmeye başladı, Protestanlık mezhebi Yahudi Siyonizmi tarafından kurulmuştur. Yahudiler, kendilerine karşı olan Katolikliği ve Ortodoksluğu bitiremeyeceği, kimseyi de Musevi inancına benimsetemeyeceği için Kapitalizm merkezli bir mezhep oluşturdu ve başardılar. Bugün, Protestan ülkelerin hepsi İsrail’i desteklediği gibi Hristiyanlık için de çok önemli olan Kudüs’ün İsrail’in olduğunu kabul ediyorlar. Ticari ortaklıkları herkes biliyor zaten, dedi.
İsrail dünya da yeni bir model getirmiş savaşarak değil, satın alarak bir toplum ve bölge nasıl yok edilir bunu bize en açık şekilde Ortadoğu’da de göstermiştir. Hristiyan etkisini 2. Dünya savaşı ile tamamen lehine çeviren Siyonizm gözünü kutsal saydığı Nil nehri ve Fırat Nehri arasına dikmiştir.
Doğu Batı Savaşı mı? Soğuk Savaş mı?
Aslında her ikisi de diyebiliriz. Ülkemizdeki milyonlarca insan bu savaşı İslami bir Cihad gibi görse de işin özü pekte öyle değil, bu savaş Doğu ile Batının savaşıdır. Kore Savaşı, Vietnam Savaşı , Küba Devrimi, Gürcistan bölünmesi ve son olarak Kırımın Rus ilhakı gibi hadiseler Batılı Devletler ile Doğulu Devletler arasında güç yarışı olduğunu gibi, bugün ve dün Filistin meselesi de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Filistin’in efsane lideri Yaser Arafat bu doğrultuda hareket etmiş ve partisi olan ‘’El Fetih’’i Sol çizgiye çekerek dönemin şartlarında doğu bloğunun bir parçası olmuştur.
Hamas Bu Çizginin Neresinde?
Hamas 1980’de El Fetih hareketine karşı kurulmuş bugün bölgedeki en güçlü söz sahibi olan siyasi oluşum ve silahlı eylem gücüdür. Amacının Cihad olduğunu söyleyen bu hareket soba borusundan yaptığı roketler ile demir kubbeyi delmeye çalışıyor ama başarılı olamıyor. Bunu bahane eden İsrail’de sürekli bölgeye müdahale edip binlerce masum insan ölüyor. Dahası bu durum karşısında Batı bloğu denilen İsrail destekçilerinden ve yardakçısı olan Müslüman Ülkelerden medet uman bu hareket bir kınama mesajı ile her seferinde geçiştiriliyorlar.
Ne Yapmalı?
Sevgili okurlar bence Filistin safını belli etmeli, El Fetih - Hamas savaşı bitmeli, bu konuda Yaser Arafat bu konuyu çözmüş bir siyasetçiydi başarılı da oldu. İsrail’e karşı Filistin doğudur, bu doğrultuda bu bloğun içinde kim yer alıyorsa başta İran, Çin, Rusya olmak üzere iş birliği sağlanmalı ancak bırakın bu birlikteliği sağlamayı Mezhep yüzünden bile birbirini yiyen İslam toplumu böyle bir birlikteliği sağlar mı? Kocaman bir soru işareti.
Saygılarımla…