Duygu Ülkü


"Karnımda sözüm var halden bilene!"

Bir arkadaşla sabah sabah halleşmeye çalışıyoruz bugün... Soruyor: "Nasılsın?" diye. "İyiyiz şükür" diyorum. "İnsanlarımıza üzülmekten kendimize sıra gelmiyor. Hem çok şükür önem arz edecek bir sıkıntımız yok" diyorum. Gülüyor arkadaş... "İlahi" diyor "Umrumda değil memleketin hali. Sen üzülüyor musun gerçekten?


Söyledikleri yumruk gibi oturuyor karnıma...Nefes alamıyorum...Ve ben bu ve benzeri ifadeleri her duyduğunda içimdeki çığlık büyüyor; yüzlerine hakikati haykırmak istiyorum.

Sizler toplumun yüz karasısınız. Sizler bencilliğin, çürümüşlüğün, yozlaşmışlığın vücut bulmuş halisiniz. Sizlerin asla kimse umrunuzda olmadı. Umrunuzda değil çünkü süslü kariyer geçmişinizle her türlü yolunuzu bulacağınızı zannediyorsunuz. Umrunuzda değil çünkü her krizden siz kurnazlar kârlı ayrılacaksınız size göre. Sosyal statünüzü sağlamlaştıran ev ve arabanızın değerleri arttı, geri kalan birikimlerinizle borsada bitcoin'de bir koyup beş alıyorsunuz. Umrunuzda değil çünkü hala botoksa birkaç ayda bir 1500 lira kuaförünüze 1000 lira vermek mümkün. Umrunuzda değil çünkü o "eğitimsiz",  "cahil" insanlar her sıkıntıya hak ediyor. Değil mi ki sizler gibi kişisel menfaatlerini maksimize etmeyi bilmiyorlar, durmadan kandırılıyorlar, kendilerini duygusal istismara açık tutacak bir paradigmanın ürünüler.

Umurunuzda değil çünkü bir sürü çocuk yapıyorlar ve bakamıyorlar, sizin gibi "aklıselim" davranamıyorlar. Yapmasalardı diyorsunuz.  IŞİD tecavüz ve zorbalığı yüzünden memleketini terk etmek zorunda kalan göçmenlere savaşsalardı diyorsunuz. Vatan borcundan bahsediyorsunuz bedenini nakit/cash ödemiş sizler.

Sizler işleriniz tıkırında gidiyorken kimseyi umursamadınız. Herkesin hak, adalet çağrısına sessiz kaldınız.  Kürtçe albüm yapmak isteyen sanatçıya çatal bıçak fırlattınız. Cemevleri ibadethanedir diyemediniz, alevi canları kollamadınız. Eşcinsel doğmak sapıklık değildir deyip eşcinsellerin ve ailelerinin yüreklerine su serpmediniz. Göçmenler sınır kapılarında çaresizce ölüme giderken insani bir çığlık koparmadınız. Başörtülüler ikna odalarında aşağılanırken sesinizi çıkarmak şöyle dursun, içten içe sevindiniz. Şimdi ufak tefek cızırtılarınız konforunuz bozuldu diye hep...

 

Sizin o küçük ahmak dünyanız; toplumda statü kazanacağınız bir ev ve iyi bir araba sahibi olmak, türlü gurmelikler, hobiler edinerek ne kadar da "kaliteli" bir yaşama sahip olduğunuzu göstermek; pilates, yoga "huzuru bulmuş" bir kalp ve botokslu güzelliğinizle Instagram'dan düşman çatlatmaktan ibaret. Bu  kadarsınız. Dün de buydunuz.

Çok ineklediniz, çok çalıştınız bu beyaz yakalı havalı mevkilere gelebilmek için.  Şimdi 100 lira verdiğiniz temizlik işçinizden sizi tepesinde taşımasını beklemek hakkınız. Siz artık onlarla empati kuramazsınız. Kendiniz gibi ruhsuz arkadaşlar bulur, onların yüzeysel yaşamlarındaki ufak pürüzleri ağlar, ne kadar insan olduğunuzu; sevgi dolu bir kalbiniz olduğunu ispatlarsınız.  

Size sorsak benim gibiler asosyal değil mi? Oysa ben çok severim insanları beyler, ağalar. Çocukluğumdan beri hiç sosyalleşme / sosyal uyum sorunum olmadı. Ama mütevazi olamayacağım ladies and gentleman! Sizlerle sosyal uyum sorunum var. bilinç düzeyim arttıkça sizinle artık ayaküstü muhabbet bile edemiyorum. Kalbim sizlerden taş gibi soğuyor böyle tek cümlenizle, hınçla doluyorum. 

 

Şimdi dinleyin kurnaz ahmaklar. Hani arabanızın camını silerken görmezden geldiğiniz o çocuk. Hani 4 çocuğu ile perişan yaşarken yapmasaydı dediğiniz o ananın çocukları hepimizden intikam alıyor. Kendine yetecek kadar kültürlü kendine yetecek kadar hümanist o bencilliğinizde boğulacaksınız. hem de çok zaman kalmadı aklınız başınıza gelmezse.

 

Garibanın  malı serveti yoktur. Tek serveti onurudur. Makarna edebiyatıyla insanları hoplayıp iterek daha ne kadar ego tatmin edeceksiniz. 

Horladiginiz,  umursamadiginiz yaşamlarda biten dikenler ellerinize batıyorsa, kanayan yumruğunuzla dikene yabani otlara sövmeyin.. sevgi ekmeyen sevkat dermeyen , kucaklamayan ellerinize bir kere olsun riyasız bakın yeter.