"Büyük" ve "kutsi" hedefleri için her şeyi ayaklarının altında çiğnerler. İnsanlar istatistikten ibarettir. Ezilebilir, yok sayılabilir, çiğnenebilirler. Bitkiler, hayvanlar ve dahi ekosistem de öyledir; koyulan o büyük hedefin altında ezilebilir.
Bu anlayışın adı pragmatizmdir. Yani bir yol ayrımına geldiklerinde pragmatistler en faydalı olanı seçerler.
Medeni insanlar değerleri üzerinden hareket eder. Çünkü bu insanlar bilgiyi hap yapıp yutmamış, hazır bir binaya konmamıştır.
Oysa pragmatist insanın bilinci hazır loptur. Gördüğünü, duyduğunu, kendisine nakledileni, fazla sorgulamadan içselleştirmiştir. Geriye çaldığı minareleri bu kılıfa uydurmak, yani duygularını güdülerini değer diye yutturmak, uysun uymasın bilincinde inşa ettiği evine eklemlemek kalmıştır. Bu yüzden değer sistemleri yok hükmündedir. Bilinçleri estetikten, zarafetten uzak, her yerinden yamalı bir duygu yapısıdır, tutarlılıktan da yoksundur.
Değerleri olan insan ise önce bütün ezberlerini paramparça eder. Evinin her bir tuğlasını emek emek kendi örer. Yıkılan her taassupta, ufkunda açılan her yeni anlamda büyük bir heyecan duyar, hayreti artar. Hayret, merak sahibine verilen ödüldür, insana can verir ve onu yeni anlamlar bulmaya ve şahsiyetini zenginleştirmeye doğru motive eder. Bu nedenle medeni insan ekliptik bakan, derin insanken; pragmatist insan indirgemeci ve yüzeysedir. Çünkü hedefe kilitlenmek ve geri kalan her şeyi kemmiyete indirgemek insanı zamanla sığlaştırır. Her şeyi basit nedenselliklere indirgediklerinden, nitelikle araları iyi değildir, yalnız nicelik ile ilgilenirler. Sayılar, rakamlar, fiyatlar, puanlar vesaire...
Hedefe giden, sonucu verecek yolda her türlü hile, hurda mübahtır. En kestirmeden hedefe ulaştıracak sebeplere tevessül ederler, büyük riskler alırlar, emek emek uğraşacak sabırları yoktur. Az emekle çok yemek bu insanlar için adeta başarıdır. İnce işler, zanaatler onlara göre değildir. Kolaycı ve konformisttirler.
Çünkü beynindeki fren ve süzgeç mekanizmasını çalıştırmamış insanlar arzularına beklemeksizin, ivedi kavuşmak isterler. Elde edemeyince de öfkelenirler.
Bugün hususen teorik fizikteki gelişmeler bize göstermiştir ki; evrendeki işlerin tecelli etmesinin arkasındaki mekanizma çok daha komplekstir ve bildiğimiz Newton Fiziğine ait mekanik ile açıklanamamaktadır. Ve hatta, Kuantum Fiziğindeki gelişmelerin açtığı ufukla biraz daha ileriye giderek; evrenin şahsına/adamına göre muamele ettiğini söyleyebiliriz.
Pragmatist insan bu hakikate vakıf olamaz. Oysa şahsı neye müstehak ise ona göre sonuç sunmaktadır hayat. Bu gerçeği farketmeyen insan, yaşamının sorumluluğunu üstüne almaz. Görünen tüm sonuçları görebildiği sebeplere bağlar. Bazen sebeplere minnet duyar, bazen sebeplere kızar. Hep dışarıya karşı yoğun, radikal duygular içerisindedir. Başına gelen işlerin şahsiyeti ile ilgili olduğunu bilmez. İndirgemeci yaklaşım ile yaptığı bir yahut birkaç işlemin sonucu olduğunu düşünür.
Yahut kendisine set koyanlara yoğun nefret besler. Düşman dışarıdadır, kurtarıcı dışarıdadır. İçsel ışığını yitirmiş bu insanlar bu yüzden hep bir şeylerin, birilerinin peşindedirler. Sürekli birilerine yaranmaya çalışırlar. Kendilerini huzura, sevince, emniyete erdirecek, tatmin edecek şeyi dışarıda ararlar. Başlarına gelen olumsuz olaylarda asla sorumluluk almaz, tüm suçu dışarıya atarlar.
İnsanların olduğu gibi toplumlarında bilinci vardir.
Haftaya devam edelim...
Görüşmek üzere...