Bülent Işık


Sözün Değil, İradenin Yarıştığı Bir Kongreye Doğru

“ODA KOLTUK DEĞİL, EMANETTİR” Sevinç Azeri’nin sözleri süslü değil, iddialı hiç değil; ama bir o kadar da net: “Ben bu odayı bir makam olarak değil, ağır bir emanet olarak görüyorum. Esnafın parasını esnaf için harcamak zorundayız. Maaş almak yerine çocuklarımızın eğitimine destek olmayı tercih ediyorum. Çünkü bu oda, kişisel konfor alanı değil; alın terinin karşılığıdır.”


24 Ocak’ta Gebze Esnaf ve Sanatkârlar Odası, sıradan bir kongreye değil; esnaf vicdanının, güven duygusunun ve yönetim anlayışının yeniden tartıldığı kritik bir dönemece giriyor. Mevcut başkan Alper Demir ve iki başkan adayının yarıştığı bu süreçte kulisler her zamanki gibi hareketli, iddialar bol. Ancak bu kez alışıldık seçim gürültüsünün arasından farklı bir ses yükseliyor: Başkan adayı Sevinç Azeri’nin sahadan gelen, belgeyle güçlendirilmiş sesi.

Gebze esnafının büyük bölümünün yakından tanıdığı bir isim Sevinç Azeri. Dile kolay, 32 yıldır bu kentin çarşısında, sokağında, dükkânında var. Esnafla kurduğu ilişki ne mesafeli ne de yapay; aksine abla şefkatiyle, samimiyetle, göz temasıyla kurulmuş bir bağdan söz ediyoruz. Belki de bu yüzden kampanyasını salonlara hapsetmiyor. Çarşıda, tezgâh başında, sanayi sitesinde… Nerede esnaf varsa orada.

Ama bu seçim sürecini farklı kılan yalnızca sahada olması değil.

SÖZ DEĞİL, BELGE

Sevinç Azeri’nin kampanyasının merkezinde tek bir cümle var ve bu cümle sıradan bir slogan değil:
“Ben bu yola vaatlerle değil, noter tasdikli taahhütle çıktım.”

Türkiye’de ve özellikle meslek odalarında seçim dönemlerinde bolca duyduğumuz sözlerin, seçim sandığı kapandıktan sonra nasıl buharlaştığını esnaf çok iyi bilir. İşte tam da bu noktada Azeri, ezberi bozuyor. Söylediğini belgeye döküyor, imzasını atıyor, hukuki sorumluluk altına giriyor.

En çok konuşulan başlık ise net: Maaş yok, huzur hakkı yok, ayrıcalık yok.

Seçilmesi halinde tek kuruş maaş ya da huzur hakkı almayacağını, bu gelirlerin tamamını esnaf çocukları için kurulacak burs fonuna aktaracağını noter onaylı taahhütnameyle ilan ediyor. Oda imkânlarının kişisel konfor için değil, kamusal ihtiyaçlar için kullanılacağını açıkça ortaya koyuyor.

Bu yaklaşım, yıllardır oda yönetimlerinde fısıltıyla konuşulan “makam”, “ayrıcalık” ve “kim ne kadar alıyor” tartışmalarına atılmış cesur bir imza aslında.

“ODA KOLTUK DEĞİL, EMANETTİR”

Sevinç Azeri’nin sözleri süslü değil, iddialı hiç değil; ama bir o kadar da net:

“Ben bu odayı bir makam olarak değil, ağır bir emanet olarak görüyorum. Esnafın parasını esnaf için harcamak zorundayız. Maaş almak yerine çocuklarımızın eğitimine destek olmayı tercih ediyorum. Çünkü bu oda, kişisel konfor alanı değil; alın terinin karşılığıdır.”

Bu cümle, belki de tüm kampanyanın özeti. Oda başkanlığını bir koltuk, bir prestij alanı ya da kişisel kazanım kapısı olarak değil; emanet bilinciyle tanımlayan bir anlayış.

SAHADA KARŞILIĞI VAR MI?

Var. Hem de güçlü bir şekilde.

Ziyaret edilen dükkânlarda en sık duyulan yorum şu: “Güven veriyor.”
Çünkü esnaf artık dinlenmek istiyor. Not alınmasını, sorunlarının ciddiye alınmasını, karşısında ezberlenmiş cümleler değil, gerçek bir muhatap görmek istiyor. Azeri’nin dinleyen, not alan ve geri dönmeyi vaat eden değil; belgeyle sorumluluk üstlenen tavrı sahada karşılık buluyor.

BU SEÇİMDE BİR ŞEY DEĞİŞİYOR

Gebze Esnaf ve Sanatkârlar Odası seçimi, belki de uzun zamandır ilk kez “kim kazanır” sorusundan çok, “nasıl bir yönetim anlayışı kazanmalı” sorusunu gündeme getiriyor. Sevinç Azeri’nin şeffaflık, fedakârlık ve hesap verebilirlik üzerine kurulu kampanyası, bu açıdan bir adaylıktan öte, bir yönetim manifestosu niteliği taşıyor.

Bu yüzden sahadan yükselen mesaj net:
Bu seçimde söz değil, irade konuşacak.
Ve anlaşılan o ki, esnaf artık söylenene değil; imza atılana, bedel ödenene, sorumluluk alınana bakıyor.

24 Ocak’a giderken Gebze’de yalnızca bir oda başkanı seçilmeyecek.
Belki de esnafın yönetime bakışı değişecek.

Saygılarımla…