Son yıllarda Türkiye'nin iç ve dış politikaları, birçok önemli gelişmeyi beraberinde getirdi. Bu süreçlerin en dikkat çekici olanlarından biri, "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda atılan adımlar ve bu adımların getirdiği sonuçlar. Abdullah Öcalan'ın serbest kalma ihtimali, geçmişteki tartışmalarla birlikte oldukça fazla medyada yer bulmuş, toplumsal ve politik alanda geniş yankılar uyandırmıştı. Ancak, birdenbire gündemi sarsan başka konuların ortaya çıkmasıyla birlikte, bu sürecin önemi arka plana itildi. Uyuşturucu soruşturmaları, bahis operasyonları ve ünlü isimlere yönelik yapılan hamleler, adeta toplumun dikkatini başka bir yöne çekmeye hizmet etti.
Öcalan’ın serbest bırakılması ihtimali, yalnızca Türkiye’deki değil, dünya genelindeki en sıcak tartışma konularından biriydi. PKK'nın liderinin serbest kalması, terör örgütü ile çözüm sürecine giren Türkiye’nin, bu sorunları çözüme kavuşturma adına verdiği en önemli sinyalleri içeriyordu. Ancak, bu ihtimalin basında büyük bir yankı bulması ve toplumsal olarak eleştirilmesi, Öcalan’ın özgürlüğü ile ilgili olası senaryoları daha da karmaşıklaştırdı.
Ne var ki, bu mesele başta oldukça tartışmalı bir hal almışken, yeni gündemler hızla ortaya çıkmaya başladı. Birçok insan, Türkiye'deki terör sorununun son bulmasını isterken, bazı medya organları ve kamuoyu bu gelişmeleri neredeyse unuttu ve başka tartışmalar öne çıktı.
Tartışılan konulardan bir diğeri ise son dönemde yoğun bir şekilde basına yansıyan bahis ve uyuşturucu soruşturmaları oldu. Söz konusu operasyonların büyük bir kısmı, ünlü isimlerin ya da tanınmış iş insanlarının adının karıştığı iddialarla birlikte kamuoyunda dikkat çekti. Bu tür soruşturmalar, ister istemez toplumsal dikkat dağılmalarına yol açtı.
Uyuşturucu ve bahis gibi konular, çoğu zaman hızla büyüyen ve çarpıcı sonuçlar doğuran meseleler haline gelir. Türkiye'nin popüler isimlerinin ve iş dünyasından bazı büyük figürlerin, uyuşturucu ve bahis suçlarına karıştığına dair çıkan haberler, toplumsal gündemi başka bir yöne çekmeye ve tartışmaları başka bir zemine taşımaya olanak sağladı. Medyanın, bu konuları çok daha sansasyonel bir biçimde sunması, halkın zihnindeki terör ve çözüm süreci tartışmalarını ikinci plana itti.
Bu noktada akla gelen soru şu: Gerçekten Türkiye'nin gündemini değiştirmek ve insanların dikkatini farklı konularda yoğunlaştırmak mı amaçlanıyordu, yoksa başka bir strateji mi devreye sokulmuştu? Abdullah Öcalan'ın serbest kalma ihtimalinin yarattığı kaygıları, toplumun zihninden silmek mi isteniyordu? Başka bir deyişle, terörsüz bir Türkiye'nin vizyonu, işin içine giren bahis soruşturmaları ve uyuşturucu operasyonları ile mi örtbas edilmeye çalışılıyordu?
Bu tür stratejiler, genellikle iktidarların ya da güçlü grupların sıkça başvurduğu bir yöntemdir. Zira, büyük kamuoyu tartışmalarının ön planda olduğu bir dönemde, toplumun ilgisini başka bir yöne çekmek oldukça kolaydır. Medyanın büyük bir kısmının bu operasyonları büyük bir sansasyonel detayla sunması, daha önce tartışılan "terörsüz Türkiye" hedefine dair şüpheleri bir kenara itmekle kalmadı, aynı zamanda toplumsal hafızada bu konuya dair olumsuz bir hatırlatmayı da engelledi.
Ancak, tüm bu dikkat dağıtma taktiklerinin ötesinde Türkiye'nin en acil ihtiyacı, huzur ve barıştır. "Terörsüz Türkiye" süreci, siyasetin en önemli hedeflerinden biriyken, bu hedefin arka planda kalması, tüm toplumsal kesimleri derinden etkileyen bir kayıptır. Çünkü, sadece medyanın veya toplumun gündeminin değişmesi değil, aynı zamanda tüm ülkenin geleceği söz konusu olmaktadır.
Türkiye’nin terörle mücadelede büyük bir yol aldığı, fakat halen önemli soruların ve çözümsüzlüklerin bulunduğu bir dönemde, bu tür sansasyonel gündem değişikliklerinin toplumu ne kadar etkilediği daha da belirginleşiyor. Gündemdeki bahis soruşturmaları ve uyuşturucu operasyonları önemli olsa da, bir ülkenin temel sorunu barış ve güvenliktir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin gündemini değiştiren bahis ve uyuşturucu soruşturmaları, "terörsüz Türkiye" sürecini unutturmak adına ustaca kullanılan araçlar olabilir. Ancak bu gündem değişikliği, halkın gerçek ihtiyaçlarına ve toplumun derinlemesine çözülmesi gereken sorunlarına uzak kalmamıza yol açabilir. Eğer toplum, medyanın ve siyasetin bu gibi "yeni gündemlere" yönlendirmeleriyle sakin kalırsa, terörle mücadeledeki ilerlemeler kaybolabilir ve toplumsal barış hedefi ulaşılmaz bir hayal olarak kalabilir.
Tüm bu manevralar, yalnızca büyük bir sosyal mühendislik çabası olarak değil, aynı zamanda Türkiye’nin daha barışçıl ve huzurlu bir geleceğe doğru attığı adımların önündeki engeller olarak değerlendirilebilir.
