Okur ve destekçilerimizden “Yeni Yıl” mesajlarını almaya çalıştığımız bir esnada, bir yılı daha geride bırakmaya ramak kaldığını hatırladığımız şu günlerde; 23 yıldır tek başına iktidarda bulunan AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 23 yıldır ortaya koydukları ekonomik programlarına yönelik iç ve dıştan sürekli darbe teşebbüsleri olduğunu hep konuşup sabır istediği, yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın da bir türlü düzelmeyen ekonomide yaşananların bağımsız akademisyenlerin içinde olduğu “Enflasyon Araştırma Grubu”, yani kısa adıyla ENAG gibilerinin oluşturduğu olumsuz algılar yüzünden olduğunu belirttiği şu günlerde, paramızı pul eden Euro ve Dolar’daki yükselişler Altın’ı da tetikleyerek devam ediyor.
Evet; gavur parası değil, dünya parası olan Dolar’ın yarıştığı Avrupa parası Euro’nun arasında kalan Liramızın; değil Dolar, Euro karşısında; memleketim Ardahan’ın biri demiryolu olmak üzere 3 gümrük kapısı ile açıldığı ama ne konsolosluk, ne bir tren durağı ne de bir antrepo ve bir gümrük müdürlüğünün olmadığı komşu Gürcistan’ın Larisi karşısında bile erimeye devam ettiği bir zamanda, ben de “Mesaj ve Reklamlarınızla daha özgür basın..” adına samanlıkta iğne ararcasına gezip dolaştığım ülkenin en büyük metropolü İstanbul’un yanı sıra iç göçün devam ettiği İstanbul gibi Kocaeli, Bursa, Yalova, Sakarya’da; aralarında gökdelenlerin de olduğu onca satılık, kiralık fabrika, kiralık iş yeri hatta gökdelenlere asılan satılık/kiralık pankartlarda olağanüstü bir artışın yaşandığını da görüp izlemekteyim.
Ve birileri gibi “Aç tilki kümese kadar geldi”, “Kanadı kırılan Posof dağ horozuna jandarma sahip çıktı”, “Öğrenci simit alamıyor”, “Emekli ağlıyor” gibi havuz ve yandaş habercilikle değil; gerçek anlamda yapmaya çalıştığım gazetecilik mesleğim gereği bu yönde sık sık haberler yapmaktayım.
Adım gibi fakir olduğu son bir araştırmada, yani “bankalarda en az mevduatı yani parası olan” Ardahan’ın; dondurucu soğuklarından dolayı değil, 22 yıldır bir türlü tek rakama düşmeyen; tam tersi memleketimin 3 gümrük kapısı misali ülkemin 3 rakama çıkan enflasyonun şaşkınlığından ne yapacağını bilemediği şu günlerde işsizlik de Dolar ve Euro gibi başını almış gidiyor.
Yani bitmek üzere olan 2025 yılının sonuna geldiğimiz şu günlerde, sermayesinin büyük bölümünün eridiğini, kalanının da yenildiğine dikkat çekilen ülkede durum ve vaziyetin hiç de iyi olmadığını ben değil; tek başına ülkeyi idare etmesine karşın, ülkeyi bir imza ile yöneten, Liramız gibi oyları da eridiği CHP’nin arkasına düştüğü ileri sürülen AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ın kendisi bizzat söylemekte.
Ve yeni bir çıkışın gerektiğini de söyleyen yine aynı Erdoğan.
Peki; “Bu çıkışı ben mi yapacağım? Yoksa KHK’ler ile saat başı karar çıkartıp muhalefet edeni içeri attıran, halkın seçtiklerinin yerine kayyum atayan, Dolar’a, Euro’ya, Altın’a yönelenlere ve kapısına diktiği maliyecilerle esnafa fırça atan, cezalar kestiren ama kendisine yakın iş insanlarına geri dönmez kredileri verdirdiği ileri sürülen devlet bankalarının reklamları başta olmak üzere kurumların parasının havuza düşürüldüğü söylenen basın ve medyaya aktarmakla eleştirilen anlayış mı?”
Bilmem… Ama o “çıkış” denen her neyse, onu yapacak olanın da aynı tek imzasıyla ülkenin tüm imkânları elinde olan Erdoğan olduğunu da biliyoruz. Ve o çıkış her neyse, bir an önce yapılmalı.
O çıkışın da ne olacağını geride kalan yılda ve yıllarda birçok kez yazmış, konuşmuş, belirtmiş; yeniden başlatılan ama bir adım ileri gitmediğiyle eleştirilen, seçilenlerin yerine oturtulan kayyumların yanında Demirtaş, İmamoğlu gibi hapis edilenlerin gölgesinde yürüyen barış sürecinin yanı sıra; iç işlerimize karışmamaları şartıyla yeni uçaklar almayı taahhüt ettiğimiz Amerika ve Avrupa ile, iç işlerine karıştığımız Suriye ve Irak’la; yani tüm dünya ile bir an önce barış sağlanmalı derim.
Hatta daha ileriye giderek, ısrarla üzerinde durduğum ve bu ülkenin 30–40 yıl önünü açacağına inandığım güçlü bir genel aftır bu çıkış… Çünkü morallerin bozulup yıkıldığı bir zamanda yeni yıla giren ülkem için yeni, güçlü, olumlu ve ciddi bir çıkış yapılmalı.
Yoksa 6 trilyon 82 milyar 32 milyon 487 bin lira olarak belirlendiği söylenen 2026 yılının ilk aylarından itibaren yeni bir bütçe arayışına girilecek; Dolar ve Euro’yu durduracak, işsizliği indirecek yeni bir bütçe aranırken daha da biteceğiz.
Bu da yaklaşan yeni yılda; benzin, gazı Dolar ve Euro gibi her ay hatta her gün yükselen, pahalanan; vergileri artan aracının biriken trafik ve vergi cezalarını, muayenesini; yanında “kiralık ev bulup bulmama” telaşı, taşıma derdi olan; “emekli maaşım ne olacak, seyyanen zam bana da yansıyacak mı?” diye kara kara düşünen bir vatandaş olarak, gazeteci olan benim ekonomik tahlilimdir.
Ha bu arada yazımda adı geçen soydaşım Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, enflasyondaki düşüş ve güven ortamındaki iyileşmeyle birlikte finansal piyasalarda genel maliyetlerin azaldığı yeni bir döneme girildiğini söyleyip,
“Beklentilerde de iyi noktaya gelerek finansal piyasalarda genel olarak maliyetlerin düştüğü bir döneme doğru gidiyoruz” derken, ben de “İnşallah ve amin” diyordum.
Ve tam “Amin” derken olumlu bir şey oluyor; perşembe günü saat 14.00’te Ardahanlı sanatçılar ile birlikte Serhat Ardahan Dernekler Federasyonu (SARDAFED) olarak Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM)’ni ziyaretimiz öncesi, ekonominin başında gelen bankalarımızdan Ziraat Bankası yönetimiyle istediğimiz randevu talebi kabul görmüş; ben de bugünkü yazıma son verip, okurum olan sen dâhil tüm iş insanlarımıza,
“Gelin, siz de ekonomiyi ekonominin başı olanlarla birlikte konuşalım” demek için telefonlara sarılıyordum.
