Onca haberler ardından bugünkü yorum yazıma başlamadan önce eşimle birlikte sabah kahvaltı yaptığım bir esnada, Gebze’den Orhan Kaya abim arıyordu.
Selamlaşıp, sohbet ederken aynı zamanda kardeşim olan Dicle Yılmaz ile birlikte facebook üzerinde yaptığımız canlı yayını izlediğini ve bu yayının altında ki mesajları okuduktan sora beni aradığını belirten Orhan abinin izlediği yayını ve yayınımızın yapıldığı sanal sayfanın altına yapılan yorumları okuyup, üzüldüğümü düşündüğü bana sabah enerjisi verme adına, ‘İnsanın düşmanının olması iyidir, insanı tedbirli kılar.. Ama düşmanda olsa namuslu olması önemlidir..’ diyor ve bölgemizde kendi köyünde yaşanan bir anıyı, yaşanmışlığı örnek gösteriyordu.
Kocaeli Gebze’de yaşayan ve Darıca‘da bir yayın grubunun youTube kanalında da zaman zaman benim gibi canlı yayınlar da yapan, tarihi taş binalı okul binasının yaşanan göç dolaysıyla onca köy okulu gibi bom boş kalıp, kapatıldığı, muhteşem Kilisesi ve köy okulu binası gibi harabe olduğu ve en önemlisi Çanakkale Savaşları Gelibolu‘da Atatürk’ün yakın koruması olan ama hala bir anıt mezar bile yapılmayan Celal Tunuz’un köyü de olan yeni adıyla Çetinsu eski adıyla Beberekli olan Orhan abinin o kitap olması gerek hafızasında olan bir yaşanmışlığı kendisine anlatan Sürmeli Kılıç abimizin dedesi Nebo Ağa’nın yaşanmışlığını bana anlatıyordu.
‘Fakirciğim öncelikle senin aracılığında ile tüm okurlarının, hemşerilerim Ardahanlıların ve dünyanın yeni yılını kutlarım. Şimdi sana bir yaşanmışlık bir mesele anlatacağım. Gerisi sana ve senin o güzel yüreğin ve kaleminle yazacaklarına bırakıyorum..’ derken, gözleri dolu o yaşanmışlığı bir kez daha hem de yutkunarak anlatıyordu..
Sevgili gazeteci..
Bizim köylü, şu an rahmetli olan ve Ardahan’a gelmeden önce yaşadıkları Iğdır’da iki aile arasında meydana gelen kan davası yüzünden Ardahan’a göç eden 121 yıl yaşında hayata veda eden matbaacı Sürmeli abinin dedesi de olan Nebo Ağa adlı bir amca sıcak bir yaz gecesinin karanlığında evinin açık penceresinin önünde oturmuş, esen rüzgarın eşliğinde dışarıyı, doğayı izlerken yanına eşi gelmiş ve kendisine demiş ki;
‘Nebo ağa.. Sanki ve sanırım pencerenin önünde bir gölge geçti gibi.. Kan davalı olan sen ne diye pencereni dibinde oturuyoryorsun. Düşman falan gelir, bak orada durma..’ demiş, kendince eşini uyarmış..
Eşinin bu uyarısına gülümseyerek bakan Kürt Nebo Ağa’nın, Şirin isimli eşine söylediği cevapta adeta tarih yazıyordu.
Çünkü, ‘Nebo ağa.. Sanırım pencerenin önünde bir gölge geçti gibi.. Kan davalı olan sen ne diye pencereni dibinde oturuyor yorsun. Düşman falan gelir, bak orada durma..’ diye kendisini uyaran eşine verdiği cevap aynen şöyle;
‘Karı, beni vuracak düşmanın beni karımın yanında ve karanlığın içinde vuracak kadar alçak ve namussuz olduğunu düşümü yorum.. Sen rahat ol ve asıl olan bize yakın görünen, siyasi görüş olarak kendimizde bildiklerimize, dost, akraba diye çevrede dolaşanlara yani kısacası namussuzlara ve alçaklara dikkat et..’ demiş..
Bir gözü pencerede, bir gözü Nebo ağa da olan eşinin aldığı bu cevabı karşında donup, kalırken birden çalan kapı ile irkilip, korkuyordu..
Ve kendisini toparlayıp, ayaklarını yere sürterek yani çekinerek gittiği kapının arkasında ‘Kim O?..’ der dermez kapıya bir daha sertçe vuranın elinde sanki bir demir parçası varmış gibi, bir yandan kapıyı dövmeye devam ettiğini, diğer taraftan ‘Kapıyı aç hele bacı ben falan..’ deyince Nebo ağada yerinden kalkıp, gerekli tedbiri alıyor..
Nebo ağanın eşi tanıdık sesi ile irkilip, korktuğu sesin ‘Aç kapıyı..’ demesi karşısında dönüp, eşine bakınca Nebo ağanın başını sallayarak, ‘Aç kapıyı’ dediğini anlayınca korkarak kapıyı açıyor…
Ve karşında kişinin kan davalısı olan aileden bir ferdin olduğunu görüp, yerinde iyiden iyiye donup, kapının eşiğinde kala kalınca elinde silah ile karşısında olan adamın elindeki silahı kendisine uzattığını ve ‘Nebo ağaya selam söyle, sana dediklerini ben de duydum.. Ve onun dediği gibi düşmanda olsak karanlıkta ve karısının yanında kanlımız da olsa onu vuracak kadar namussuz ve alçak değiliz. Ve bugünden itibaren barış var. Ömür oldukça artık kardaşız..’ dediğini ve pencerenin önüne boşalttığı mermileri yere döküp, eliyle uzattığı silahı Nebo ağanın eşinin eteğine bırakarak geldiği gibi geri, gittiğini söylüyordu.
Ve aynı kişi yani Nebo ağanın kanlısı bununla yetinmeyip, aynı zamanda Rahmetli olan Recep Aydemir’in abinin dedesi olan Kürt Siyaro ağanın köyü de olan Kocaköy’e gidiyor ve’ Siyaro ağa git Neboyu çağır barışacağız..’ deyip, kesilen kurbanlar eşliğinde barış ilan ediyordu..
Hiçte ‘kıssadan hisse..’ olmayan ama anlattıkça ‘insanım’ diyene ders veren, kanını donduran ve gözlerini dolduran bu yaşanmışlığı dinledikten sonra bu kez 30 yıldır siyasetçi olduğunu ileri süren bir türkücünün birinin de akşam kardeşim Dicle ile birlikte facebook üzerinde yaptığımız programa ardından içtikleri yüzünden mi yakalandığı sirozdan mı yoksa benim o canlı yayında söylediklerim yüzünden şekerini çıkarttığımdan mı bilmem ama gece boyu uyumadığını sabahın ilk ışıklarında hiç gelmediği makamında aynı yöntemle yani face üzerinden sözde bir açıklama yapıyor ve kanlı gibi bana değil, ferdi olmakla onur duyduğum aileme kin kusuyor, iftiralarda bulunduğunu gülümseyerek görüyor, izliyor, dinliyordum..
Ve; ‘Vay be… Vay be Nebo ağa ve bundan namuslu olan kan düşmanlısı vay be.. Allah rahmet etsin, bunca namuzsuzun olduğu bu dünya da siz nasıl namuslu kalmış insanlarmışsınız?!..’ diyordum..
Çünkü Nebo Ağanın Siyaro ağaya dediği gibi bende ona diyorum ki;
Çaldığın, çırptığınlar senin olsun ama yapamadığın hizmetler dolaysıya seni yazan, eleştiren beni kendine, kendince düşman ilan eden sen.. Sen ne kadar alçaksın ki; Önce trollerinle sonra kendin bizzat bana değil, aileme yönelik iftira ve alçaklıklarda bulunursun..
Adamsan Nebo ağa ve senden namuslu düşmanı gibi o bozuk ağızlı tabancanı bırak, iftira niteliğinde ki kurşunlarını da koy o düzeltemediğin mahalle yollarının yanında ki çeperlerin dibine de gel.. Ben hep burada ve yarında oradayım.. Tabi Adamsan.. diyeceğim de o konuda da şüphem var.. Yok diyorsan gel çık karşıma o çok sevdiğin ekranlarda dahil orada da tartışıp, kozlarımızı Ardahanlıların hakemliğinde ortaya koyalım..
Ve ‘kim haksızsa senden ‘hizmet’, benden, ‘gazetecilik’ bekleyen Ardahanlılar bizi orada hemen alıp, 25 yıldır bir çivi çakılmayan Milli Egemenlik Bahçesinde hemen assınlar yada üniversite öğrencileri ile karşı karşıya gelen dolmuşların altına atsınlar..’ diyor ve Nebo Ağa’nın kendisi ile düşmanı kadar az namuslu ol..’ diyorum..
Kısacası;
Siyasi kariyerin için insanları kana sokacak olan türkücü sana diyorum ki; Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır.. Az namuslu ol..