Fakir Yılmaz

Tarih: 02.11.2025 13:44

Ardahan’da Esen Değişim Rüzgarına Direnmek…

Facebook Twitter Linked-in

Kara gün dostu denen altın başta olmak üzere borsa ve ekonomiyi konuşacağımız, “Gazetecilerle Gündem” adlı canlı yayın programımıza hazırlanıp, TEMPO TV’nin stüdyolarına doğru yola çıkarken esen rüzgar eşliğinde ele aldığım bu yazım öncesi Ankara’da esen Ardahan’ı tanıtım günleri rüzgarını estirmeye başladığımız ilk Ardahan Tanıtım Günlerini yaptığımız ve üç günde 2 milyon insanı topladığımız Maltepe sahilini geçerken, bir hayli dalgalı olan ve kendisinden ayrılmayan sevgilisi tarafından okşanan denizi izliyorum.

Ve Ankara’da başlayıp, aynı yerde son bulan Altılı Masa ile bir başka rüzgar estiren Kılıçdaroğlulu Adalet Yürüyüşü ardından bir gelinin evinde yolcu edilmesi gibi Ardahanlı gelin Dr. Canan Kaftancıoğlu’nun başlattığı rüzgar ile İstanbul’da ilk ve son olan Ardahan Tanıtım Günleri öncesi Ardahan adını her tarafına yazdırdığımız İstanbul’un nasıl olup CHP’ye geçtiğini hatırlıyorum.

Son olarak casusluk soruşturması ile karşı karşıya kalan İmamoğlu’ndan önce 10 yıldır neden hapiste olduğu bilinen Demirtaş’ın, “Seni başkan yaptırmayacağız” deyip yaptırmadığını unutan toplum, aynı İmamoğlu’nun CHP için başlattığı değişim rüzgarını ilk hisseden Erdoğan’ın bulunduğu makamın imkânları ile bu rüzgâra direndiğini de fark etmiyor; rüzgarın kendisinin cebindekilerini alıp götürdüğünü görmeyen biz vatandaşlar gibi…

Evet, her ne kadar “Birileri sen de amma abartıyorsun.” dese de ben hep derim ve yeniden diyorum:

“Ardahan’da ne oluyorsa, ne İstanbul’da sonra tüm ülkede oluyor.” diye.

Bunun en son örneği de Ardahan CHP’de başlayıp, Ardahan Damızlık Birliğine kadar gelen ve silip süpüren son rüzgardır.

Bakın yine geçmişe…

Davutoğlu Ardahan’dayken başbakan olacağı manşetlere çıkıyor ve Ankara’ya döner dönmez, başta adı sanı yokken Kürdistan levhasının asıldığı Irak’ta IŞİD tarafından kaçırılan ve Ardahanlı olduğunu ilk benim yazdığım büyükelçiyi getirip, Ardahan’da iki dönem milletvekili hatta parti genel başkan yardımcısı yapan Arap Baharı olmak üzere, Suriye’de esen rüzgarın etkisine giren Ortadoğu’ya gözlerin döndüğü bir esnada ülkemizin kuzeyinde iki ülkeye sınır olan Ardahan’a komşu Gürcistan’a Putin tanklarla girerken kent merkezinde de belediye iş makinelerinin girdiği ve 20 yıldır bitmeyen Ardahan Milli Egemenlik Parkı’nın betonlaşacağını öne sürüp, eylem ve davalar açılırken İstanbul Gezi olayları patlıyor.

Birinci barış sürecinin Ardahan’ın Göle ilçesi ormanlarında patlayan ve bir köy minibüsünde bulunan insanların kurşun yağmuruna tutulması ile bittiğini görmek ya da anlamak istemeyenlerin 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğramasının Atatürk Havalimanında veya birçok yer gibi adı değişen Boğaz Köprüsü’nde ya da gazilik unvanı bekleyen ve Ermenistan’a açılan sınır kapısı bir türlü açılmayan Kars dururken ne alaka ise adının önüne “Kahraman” konan Ankara Kazan ilçesinde değil, o “sahte, kurma, kontrollü” denen darbeye ilk karşı eylemle çıkılan yer Ardahan olurken ülkenin batı yakasında bulunan Çorlu’daki askerin alana çıkmamasını engelleyen bir Ardahanlı generalin olduğunu çok da düşünmez, hesaba katmaz.

Ve yine “benim iddiamdır.” dediğim ve altına bir kez daha imza attığım bugünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ciddiye alınıp “Muhtar olamaz bile” manşetleriyle küçümsendiği dönemlerde geldiği Ardahan’da en büyük morali alıp soğuk suyunu içtikten sonra “Gömleği değiştim.” dediği siyasi hayatındaki yolunun hızla açıldığını da hiç kimse değerlendirip akıl etmez.

Halbuki ilk güçlü mitingini, karşılanmayı, toplumun kendisine moral veren davranışı Ardahan’da gördüğünü ben değil, o dönem geldiği Ardahan’da kendisine uzattığım gazetemi ve manşetimi okuduktan sonra, “Sen iyi bir gazeteciye benziyorsun, partiye katıl.” diyen ve benim de çoğumuz gibi “Baaa… Bu da parti kurmuş, sanki hemen başbakan olacak.” dediğim kendisi bizzat söylemiştir.

Evet, Saray tarafından Atatürk’ü yakalaması için görevlendirilen ama Atatürk’ün liderlik versiyonunu ortaya koyup en iyi arkadaşı yaptığı sonra da dışladığı ileri sürülen Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir’in “Boğazlar boğazımız, Kars-Ardahan bel kemiğimiz.” diyerek 102 yıl önce söylediği sözünün, Kafkaslardan getirilip dünya enerji piyasalarına can veren doğalgaz ve petrol boru hatlarının yanında bir türlü yapılamayan tren durağı olmadığından Ardahan’da durmayan trenlerin gelip geçtiği çağın İpek Yolu Kars-Tiflis-Bakü demiryolu ile adeta ülkenin, hatta dünyanın bel kemiği olan Ardahan’da yapılan son iki seçime iyi bakmak gerekir.

Ve bu iki seçimin yine Ardahan’da olduğunu görmekte fayda var. Ve esmeye devam eden bu değişim rüzgarının ilk önce İmamoğlu tarafından estirilip, “Arkadan bıçaklandım.” diyen Kılıçdaroğlu gibi 3, yetmedi 7 kez milletvekili olanların tarih olması gibi, 40 yıldan fazla muhafazakârlar tarafından yönetilen Göle’de ve ülkenin birçok yerini kırmızılaştıran son yerel seçimlerde esmeye devam eden değişim rüzgarı Ardahan CHP İl Başkanlık seçiminden sonra Ardahan Damızlık ve Sığır Yetiştiricileri Birliği’nde olduğunu da es geçmemek gerekir.

Yani SSCB’nin dağılması ardından açılan Posof Türkgözü-Badele Gümrük Kapısı ile Kafkaslara yönelik ilk rüzgarın estiği Ardahan’da, kâğıt üzerinde açık olan ama başta Çıldır isimli gazetemiz olmak üzere insanların harekete geçmesiyle gerçek anlamda 50 yıl sonra da olsa ancak açılan Çıldır CHP’de esmeye devam eden rüzgar değişmez denen ama Yalçın Taştan’ı alıp götürmüş ve etkisi bitmeden yapılan Ardahan DSYB’de de esmiştir.

Ve bir dönem değişmez denen Sırrı Atalay, Saffet Kaya, Ensar Öğütler gibi nice 22, 23 yıl yetmez “daha oğlum var.” diyenlerin esen rüzgarı hissedip üşüseler de “değişmez” denenler gibi Baydar’ı da Arap Baharı, pardon yaklaşan kış öncesi Ardahan’da esen ve tüm ülkeyi ve kırmızı noktalar dolayısıyla bizi sarıp üşüten ve adına sonbahar denilen rüzgarıyla önüne alıp “Sırada Ardahan ATSO, ESOB, Ardahan DKKYB, AŞOB, AZOB gelsin hele bele.” demiş ve son noktayı değil virgülü bırakıp gitmiştir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —